Ana Sayfa
İletişim
Ziyaretçi defteri
Coğrafi Yapı
Düğünlerimiz
Eğitim
Ekonomik Durum
İdari Yapı
Bayat Kilimleri
Kültürümüz
Kültürümüzden Örnekler
Tarihimiz
Önemli Telefonlar
Töre Ve Geleneklerimiz
Turistik Yerler
Ulaşım Ve Alt Yapı Durumu
Yemeklerimiz
Galeri
Camilerimiz
Bayat Pazarı
Bayat Evleri
Bayat Hastanesi
İlçemiz Mahalle Muhtarları
Bayat Küçük Sanayi Sitesi
Bayat Yüksek Öğretimi Destekleme Derneği
Dinlenme Yerleri
 

Tarihimiz

Tarihimiz PDF Yazdır E-posta

BAYAT İLÇESİNİN TARİHÇESİ
Bayat İlçesi
Bayat Başkent'imiz Ankara'yı Ege ve Akdeniz, İllerine bağlayan transit yol un üzerinde bir ilçedir..Bayat sözcüğünün anlamı,her ne kadar günümüzde,tazeliğini kaybetmiş ,eskimiş .kokuşmuş anlamlarına kullanılsa da, tarihi anlamı tamamen değişiktir. Bunu anlamak için Oğuz kağan destanını okumak gerek.

Oğuz Kağan destanı
Destan kahramanı Oğuz kağan (Oğuz Han) Büyük Hun hakanı Mete (Mao-tu M.0.210-175) dir.
Destana göre Mete han iki kere evlenir. Birinci eşi gökten bir nu içinde inmiş,bu eşinden Gün Ay ve yıldız, adında üç oğlu olmuş.İkinci eşini bir adanın ortasındaki ulu bir ağacın ortasında bulur ,evlenir. Bu eşinden de Gök,Dağ ve Deniz adında üç oğlu olur. Mete Han Gökler tanrısının kutsal kızı ve yerler tanrısının kutsal kızı ile evlenerek,gök yüzüne ve yer yüzüne egemen olmayı amaçlayan tanrısal bir sahipliği simgeler. Bunun içinde Oğuz Han kendini Dünya kağanı ilan eder. Ve şöyle der:
"Ben sizlere oldum kağan,
Alalım elimize ile kalkan.
Gökyüzü çadırımız,
Güneş ise bayrağımız olsun." Diyerek dört yana yayılmak amacıyla büyük bir imparatorluk kurar.
Kendisi yaşlanınca büyük bir kurultay oluşturur,İmparatorluğu oğulları arasında paylaştırır. Ülkeyi sağ ve sol olmak üzere iki kola ayırır. Sağ kolu Bozoklar olarak birinci eşinden olan oğulları Gün,Ay ve Yıldız 'a sol kulu da Üçoklar adıyla ikinci eşinden olan oğulları Gök,Dağ ve Deniz ' e verir. Bu altı oğulun da dörder oğlu olup böylece Oğuz Handan 24 Türk Boyu türemiş olur.
İşte bu 24 Türk Boyundan birinin adıdır BAYAT ,Asalet sırasına göre Osmanlıların mensup olduğu Kayı boyundan sonra ikinci sırayı işgal eder..  

Şemada Boy isimlerinin anlamı, sembolü, damgası belirtilmiştir. Buna göre Bayat 'in anlamı Devletlü ve nimeti bol anlamında kullanılırken günümüzde şimdiki anlamda kullanılmaya başlamış.Çok eskiyi çağrışım yaptırmak,çok eskilerden gelen bir soy olduğunu belirtmek için;
Bayat sözcüğünün bazı anlamları: "Bay at adın birle başlarım" şeklinde besmele çekilirmiş.Anlamı, Tanrı adıyla başlarım demektir . Bayat : Zengin , büyük,ünlü ve nimeti hol.Bayat:Devletli (Sahib-ül Devle),Bayat:Düşmana karşı yapılan gece akınları Anlamlarında kullanılıyordu. Bayat Beyi divanda Oğuz Han 'ın sağ yanında oturur,cephede askerin sağ kolunu yönetirdi.

Bayat 'ın şimdiki belediye sınırları içerisinde ve civarında hangi  medeniyetler yaşamış.
Bayat sınırları içerisinde çeşitli medeniyetler gelmiş geçmiş, o zamanki kavimlerde şimdikiler gibi kıt kanaat geçinebilen kavimlermiş. Böyle olduğu bıraktıktan izlerden belli. Fakat halkımız buraları birer define yeri olarak bilmiş,bir sürü hikayeler uydurarak kazık,kazık kazmışlar.Şu günlerde kazı işleri devam ediyor sayılır.
Bayat İlçesi sınırları içerisinde,gelmiş ve geçmiş kavimler tarih sırasına göre şöyle sıralanabilir.
Milattan Önce 2000-750 tarihlerinde Hitit (Etiler). Mal Kazığı, Darı yeri, Asarcık,Kavak ve Belencik gibi Hüyükler Hititler zamanından kalmadır.
Mal Kazığı hüyüğünde 1954 yılında Afyon ve İlçelerinden 17 kişinin baş vuruşu üzerine bir kazı gerçekleştirilmiştir.
Hikayeye göre bir geyik derisi üzerindeki haritada belirtildiğine göre;İç içe üç mağara birinci ve ikinci mağaraları geçebilirsen,üçüncü mağarada 7 kazan altın var. Kazı için gerekli izin alındı .Milli Eğitimden bir kişi,Maliyeden bir kişi Jandarma nın iştirakiyle kazı başladı. Bende Milli Eğitim temsilcisi idim.Kazmalı kürekli 100 kişi çalışıyor. Kazıyı yaptıranlar Pür dikkat kazmaların vurulduğu yerleri izliyorlar.Kemer şeklinde 3-5 taş sıralı halde çıkınca düdük çalıyor kazıcı ameleler kazı yerinden uzaklaştırılıyor. Kazı yaptıranlar kendileri kazmaya başlıyorlardı. Birkaç kazma darbesinden sonra kemer vari taşların durumu bozuluyor,tekrar düdükle amele çalışmasına geçiliyordu. Bu şekilde 10 sün devam edildi.Hiçbir belirti bulamıyorlardı.Haritayı aldıkları hocayı getirmek için Konya'ya üç kişi gönderdiler üç gün sonra gelen görevliler,Hocayı bulamadıklarını,öyle bir hocayı kimsenin tanımadığını öğrendiklerini söylüyorlardı. Sonunda bu 17 kişi birbirlerini suçlayarak kavgaya başladılar ve dağıldılar.Bu Hüyük (Mal Kazığı) 1980 li yıllarda bu sefer bir gecede iş makineleri ile kazılmış, herhangi bir şeyin çıktığı duyulmadı.
M. Ö. 750-620 Hititlerin egemenliğine Firigler  tarafından son verilmiştir. Firig Kıralı Midas Bayat'ın batısında bulunan İnpazarcık'ta Midaum kentini kurmuştur. İnpazarcık Bayat' a 7 Km. uzaklıkta  mağaralardan oluşan eski bir yerleşim yeridir. Burası 1980 li yılların sonlarında korumaya alınmıştır,  
Gene Firigler zamanında Bayat'ın kuzey tarafında Karaağaç ovası denilen yerde Abostom adında bir şehir kurulmuş,son yıllarda burasıda koruma altına alınmıştır.
M. Ö. 620-546 Lidya dönemi bağlıyor. Bu dönemde Anadolu'yu bir uçtan bir uca bağlayan Kıral Yolu (Köklü yol) geliştirilmiş. Bu yol Çukurkuyu Köyünün yakınlarındadır. Yakın zamana kadar kaldırım  taşları duruyordu. Ayrıca bu dönemde Gömü Kasabası yakınların da Amariyom şehri kurulmuştur. Bu şehir daha sonraları Bizanslılar döneminde İstanbul'u almak için sefer düzenleyen Halife Mutaım tarafından yerle bir edilmiştir.
M.Ö. 546-334 bu yöreye Persler hükmetmişlerdir.
M.Ö. 334-30 Helenistik çağdır. Bu Çağda Kalaneos kenti ile Abalar (Ahiler) yerleşim yerleri kurulmuştur. Kalaneos Derbent yolu üzerinde Elicek mevkiindedir. 1950 li yıllarda buradan mermer heykelcikler ve çok muntazam işlenmiş süslü mermer kırıkları bulunmuştur.Bu kınk mermerlerden bazıları Şimdiki Kilim Atölyesi önündedir. Burası da koruma altındadır. Ahalar yerleşim yeride Afyon Yolu üzerinde abalar mevkiindedir. Burada da Buranın kurucusu Ahi Yusuf adında bir Dede din mezarı vardır. Bu dede şenliği çok sevdiği içiç eskiden hıdrellez şenlikleri burada yapılır,yağmur duasına buraya gidilirdi. 
M. Ö. 30- M. S. 395 Roma çağı Bayatın batı tarafında Bayat 'a 5 Km. uzaklıktaki Asar Kale bu dönemde kurulmuştur. Asar Kalenin tam zirvesinde kemerli yapılar, su sarnıçları,çok muntazam işlenmiş mağaralar vardır. Kalenin tepesi surlarla çevrilmiş idi.Kalenin tam güney doğu tarafındaki büyük bir  kaya kütlesi muntazam bir şekilde tesfiye edilerek Koltukta oturan Meryem ananın resmi vardı bu resmin boyaları belli belirsiz hala durmaktadır. İsa Peygamberin dinini yaymakla görevi Hıristiyan din adamlarından Sen Paul (Aziz Pol) Şuhum'taki Sinada 'lı yah udilerin şerrinden kaçarak Asar Kaleye sığınmış sonradan Efes'e gitmiştir.
Bayat'ın İlçesinin Tarihçesi        
Bayatlar'ın Sirsuyu (Sirderya, İnci, Seyhun) çevresinde yaşadıklarını, bugünkü Bayat ilçesi belediye sınırları içerisinde geçen Manasır ve Tekesir adlı otlaklar çağrıştırmaktadır. Oğuz ve Türkmen toplulukları arasında 11. yy'da Aral gölüne dökülen Seyhun nehrinin yukarı kesimlerindeki Yenikent, Cend ve Sugnak Kentleri
dolayında yaşamışlardır.
İlçenin ikinci adı olan, Barçınlı - Nevai Barçın – Hanbarçın (Hanipek) gibi sözcükler, yukarı Seyhun ve Ceyhun nehirlerinin yakın bir bölgede kurulmuş olup 13. yy'da Moğollarca yerle bir edilen Barçınlıkent ve Barçkent'ten kopma olduğunu da açıkça göstermektedir. O dönemde Orta Asya'da, ünlü üç Çin ipek yolu var
1.Kuzey yolu: Gobi - Hami - Talaş - Hazar denizi kuzeyi.
2.İran yolu : Semerkant - Buhara - Hazar güneyi.
3.Hindistan yolu:Hoten - Yarkcnt - Pamir - Hindistan.
 
İşte, Barçın - Derya (Barçın Çayı) kıyısında kurulan Barçınlıkent, bu ipek yollarından kuzey yolu üzerinde bulunuyordu. Kentteki Kök-Kesene (Mavi çinili ve kümbetli köşk) ile Barçın su kanalı ve ipek (barçın) yetiştiriciliğinin bir zamanlar burada yüksek bir uygarlığın egemen olduğunu da kanıtlamaktadır. Ayrıca, Bayat boyundan yoğun bir kolun Büyük Selçuklu prensleri Tuğrul ve Çağrı zamanında aşağı Seyhun bölgesine inerek Barçkent'e, daha sonraları kalabalık Türkmen boylarıyla birlikte  İran'daki Girdkuh -Bayat kalesi çevresine yerleştikleri, oradan da Kutalmış Oğlu Süleyman'a bağlı kitleler halinde Anadolu'ya geçtikleri anlaşılmaktadır.
Ancak, Selçuklularla birlikte batıya göç eden Bayatlılardan bir kol, İbrahim Yınal'a bağlı kalarak Alevilik, Tuğrul'a bağlı olan öteki kol da Sünnilik inançlarım benimsemişlerdir. Bu arada bir bölük Bayatlılar da; Avşar, Beğdili ve Yıva gibi Türkmen kollarıyla birlikte, göç ettikleri bölgelerde azınlıkta kaldıkları için Arap,
Fars ve Memlükler arasında eriyip gitmişlerdir.
Prof. Fuat Köprülü'ye göre, «11 - 12. yy'ın ilk yarısında Selçuklu imparatorluğu Anadolu'yu iskan ederken, büyük ve güçlü aşiretleri birçok parçalara ayırarak, birbirinden uzak alanlara sevketmek yoluyla başkaldırma olasılığım ortadan kaldırma ve aşiret dayanışmasını kırarak ulusal bir oluşum yolu açmak istemişlerdir.
Özellikle Oğuz Türkleri'nin Kınık, Avşar, Bayındır, Salur, Bayat, Çepni vb. gibi şubeleri öyledir.» denilmektedir.
Bu politikaya uygun olarak, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Mesut. Bayat boyundan bir bölük Türkmeni 1147 yılında bugünkü Bayat ilçesinin bulunduğu çevreye yerleştirmiştir. Dalla önce Babalılar kırımından kurtulup kaçabilen bir bölük alevi Bayat topluluğu da 1140 yılında Ankara-Polatlı doğrultusundan gelip bir süre Kızıl İn ve Kara İn'de eyleşmişlerdir. I. Mesut'un yerleştirdiği topluluk da ilkin YUKARIKÖY'e yerleşmiş; sonradan her iki Bayatlı topluluğu birleşip 1150 yılı dolayında bugünkü Bayat Çayı'nın kıyısında yurt tutmuşlardır.
Bugünkü Bayat ilçesinin yerleşme yeri, Suriye kervan yolu üzerinde bulunduğu için geçmiş dönemlerde gerek Bizanslılar, gerekse Osmanlılar zamanında uzun Hac Yolunun bir konaklama yeri olarak ün kazanmıştır. Bizanslılar dönemindeki Hac yolu, Konstantiniye - Dorileom (Eskişehir) - Santabaris (Bayat - Çukurkuyu Koyunun kuzey kıyısındaki Ören) - Amorium (Gömü köyü batısı) Polibotom (Bolvadin) - Filomdiom (Akşehir) - Konya ve Kudüs'e uzanıyordu. Osmanlılar dönemindeki Hac yolu (Sürre Alayı Yolu) ise İstanbul - Eskişehir - Seyitgazi - Bayat - Bolvadin - Akşehir -Konya ve oradan Suriye'ye geçerek Mekke'ye ulaşıyordu.
Selçuklular döneminde sınır boylarına uç güçleri olarak, hep Türkmen toplulukları yerleştiriliyordu. Bunlar, Hıristiyan ülkelerine gaza yapmak amacıyla bir araya gelmiş Oğuz kökenli gazi topluluklardı. Uçlarda yer alırken de genellikle tek bir boy ve oymaktan değil, değişik uruklardan oluşuyorlardı.
Nitekim Selçuk Sultanı I. Alaaddin Keykubat (1216- 1236), Osmanlılar'ın atası Ertuğrul Gazi'yi, Afyon - Bayat yöresindc uçbeyi olarak atadığında (1230), o topluluğun arasında Kayılar, Hanlılar (Kanglılar) ve Bayatlılar bir arada bulunuyorlardı. Bu konuda son tarihsel araştırmalar bize, Osmanlı devleti kurucularınm gömüt taşlarıvla Bursa'nın önemli dinsel yapılarındaki Bayat damgalarının, o devletin kuruluşunda Bayat boyunun ne denli büyük rolü olduğunu göstermektedir.
Ayrıca, Bursa'nın alınması sırasında (1326), büyük bir Bayatlı topluluğunun savaşçı olarak Osmanlılara katıldıkları ve kent alındıktan sonra da orada yerleştikleri hep yaşlılarca bugüne değin söylenegelmektedir.
Germiyan Beyliği'nin Afyon'a egemen olduğu sırada, Karahisarı Devletini başkent yapan Germiyan Beyi Süleyman Şalı (1361 -1386) zamanında, Danyeri'nden Bayat'a birtakım gerizler (sukemerleri) yaptırılarak, içme suyu getirilmiştir.
Amasya Sancak Beyi iken Hacca giden Şehzade Beyazit, 1481'de babası Fatih Sultan Mehmet'in ölümü üzerine, hac dönüşü Halep - Konya - Bolvadin - Bayat - Eskişehir yolunu izleyerek İstanbul'a ulaşmış ve padişah olmuştur.
         Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim ve ordusu, Çaldıran savaşına giderken 14 Mayıs 1514 günü Bayat'ta konaklamışlardır.Bu bilgiyi, Padişahın yakın hizmetinde bulunan Haydar Çelebi'nin, Çaldıran Savaşını ve yolculuklarını günlük notlar halinde konu edinen «Haydar Çelebi Ruznamesi»'nden öğreniyoruz. Osmanlı ordusu Çaldıran savaşına giderken 21 Mart 1514'te Edirne'den hareket ediyor, 20 Nisan 1514'te İstanbul'u geçerek, 10 Mayıs 1514'te Eskişehir ovasına geliyor. Oradan hareket eden ordu, 14 Mayıs 1514 günü Bayat'a gelip konaklamıştır.
Yazar, bu olayı yapıtında şöyle belirtmektedir :
«Pazar, 14 Mayıs 1514 Bayat konağına gelindi. Bir silahtarın hizmetçisi beylik arpayı yağma ettiği için, ağası ile beraber idam edildi. Çavuşbaşı Lütfi Bey azledilip, yerine Sağ Kol Ulufecileri Ağası, sancak beyi tayin edildi.
Pazartesi : 15 Mayıs 1514 Germiyan (Kütahya) vilayeti, Bolvadin kasabası tabilerinden Deşlu Karyesi (Dişli Köyü) konağına gelindi. Burası Söğütlüdere yakınında idi.
Salı : 16 Mayıs 1514 Karit yakınında Kuruçay Selami Aleyh Pınarı konağına konuldu. Bolvadin köprüsü geçilirken çok zahmet çekildi.» Asılan Silahtar Ağa'nın gömütü bugün Bayat'ta bulunmaktadır.
Dönüş yolu Afyonkarahisar üzerinden yapılan Çaldıran Savaşı,tam dört yıl sürmüştür.
Kanuni Sultan Süleyman batıda ve doğuda birçok savaşlara katılarak, epeyce yorgun düşmüştü. Yasal açıdan veliahtlığa ise Şehzade Mustafa adaydı. Ne var ki, Kanunî Süleyman'ın üzerinde eşi Hurrem Sultan'ın büyük bir etkisi vardı. Veliahtlığa, Türk ana       dan olan Mustafa yerine, Şehzade Beyazıt'tan sonra kendi oğlu Selim'in tahta geçmesini istiyordu. Bu amaçla Hürrem Sultan, damadı ve sadrazam olan Hırvat kökenli Rüstem Paşayla gizlice anlaşıp  birtakım dolantılar çevirerek üvey oğlu Mustafa'yı ortadan kaldır-         mayı düşünüyordu. Sadrazam Rüstem Paşa, Hürrem Sultan'ın dileğini gerçekleştirmek için doğu olaylarını neden göstererek, Padişah'a Nahçivan Savaşı'na katılmayı kabul ettirdi.                          
Daha önce küçük bir birlikle yola çıkan Sadrazam Rüstem Paşa, Kanuni Süleyman'a Şehzade Mustafa için kışkırtıcı nitelikte bir çok mektuplar gönderdi. Sonunda tüm hazırlıklarım tamamlayan ordu, 8 Eylül 1553'te İstanbul'dan harekete geçti. Bursa - Yenişehir -Eskişehir - Seyitgazi ve Bayat üzerinden Bolvadin'e geldi. Daha Yenişehir'de iken Şehzade Beyazıt, Bolvadin'de Selim, Akşehir ya da Konya Ereğlisi yakınında da Amasya valisi Şehzade Mustafa, babalarına katıldılar. Ne yazık ki Kanunî Süleyman, Sadrazam Rüstem Paşa'nın karalamalarına kapılacak, kendisine savgısını sunmak üzere gelen öz çocuğu yiğit ve yetenekli Mustafa'yı gözleri önünde boğdurdu. Böylece bu olayla Osmanlı tarihine kanlı bir sayfa daha eklenmiş oldu.
1630 yılında önemli bir konaklama yeri olan Bayat'a, Vezir-i zam ve Serdar-ı Ekrem Husrev Paşa, çevre köylerin öşürleriyle bir han,bir hamam  bir cami yaptırmıştır.Bu  konuya deygin Vakıflar Genel Müdürlüğünün arşivinde şu kayıtlar vardır : "Karahisar-ı Sahip sancağına bağlı Hanbarçenlü köylerinin öşürlerinden Barçınlü Kazasında Ulukilise Korkuthanı, han, hamam, Cami'i Şerif yapıldı. Hicri 1040 (1630) Husrev Paşa, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi Defter No: 747, Sayfa: 449, Sıra: 299". Yazık ki bu sadrazam, IV. Murat tarafından iktidar çekişmelerinde başkaldırıcılara önderlik yaptı diye Tokat'ta idam edilmiştir,      
IV. Murat (1623-1640) tahta çıktığı zaman Anadolu II. Osman'ın kan davası yüzünden iyiden iyiye karışmış bulunuyordu. Bu fırsattan yararlanan İran hükümdarı Şah Abbas, 1624 yılında  Bağdat üzerine yürüyüp kenti ele geçirdi. Çok sert önlemlerle önce  durumunu sağlamlaştıran IV. Murat, 1638'de Bağdat'a sefer düzenleyip Bağdat'ı geri aldı. İşte, Nisan 1638'de yolculuğuna çıkılan
bu savaş ordusunun Bayat tan geçtiği, kimliği belli olmayan bir yazarın yazmış olduğu, «Dördüncü Murat'ın Bağdat Seferi Menzilnamesi (Bağdat Seferi Harb Jurnali)» adlı yapıtta belirtilmiştir.
 Yapıtın Bayatla ilgili bölümü şöyledir :
«Menzil-i Bayat... der yevm-üs-sebt (Cumartesi günü), saat: 4.Hüsrev Paşa Han'ından bu menzile (konaklama yerine) gelince dört saatlik yoldur, cümle (her yer) ağaçlıkdur amma muzayaka (darlık, sıkışıklık) yoktur, menzili de bir hoşçadur.» Buradan Bolvadin'e geçilmiştir.
«Menzil-i Bolvadin... der yevm-ül ahad (Pazar giinü), saal: 7. Bayat'tan bu menzile gelince yedi saatlik voldur, tarıykı sehildür (yolu kolaydır) ve düzdür. Bolvadin geçilüb su kenarında köprü başında nüzul olındı"(eyleşildi), Bu menzilde Anadolu Beylerbeğisi Vardar Ali Paşa eyaleti (askeri) ile Hünkarı selamladılar. Bu menzilde Hekimbaşı Emin Efendi'nin Mihaliç'de arpalık naibi olan Efendi katlolundu.»
Yapıtta belirtildiğine göre o dönemde Bavat'ın dört   yanı ormanlık, konaklama yeri olarak da çok hoş bir belde imiş'.
         Gene ünlü gezgin Evliya Çelebi (1611-1682), Üsküdar'dan 18 Eylül 1643'te Şam'a giderken Bayat'tan geçmiştir. Seyahatname adlı yapıtında Bayat için şu kaydı düşer : «Buradan kalkıp mamur köyler içinden giderek sekiz saatte Bayat durağına, oradan da beş saatte Bolvadin kasabasasına geldik.»
Katip Çelebi (1609-1698), Cihan-Nüma adlı vapıtında Bayat hakkında şu bilgileri vermiştir : «Barçunlu (Bayat), Bolvadin, Çay,Çölabad (Haydarlı), Sincanlı, Şuhut. Sandıklı, Karamık. Oynaş (Künbet - Yapıldak) Karahisar-ı Sahip dar-ül mülk imarettir. (Afyonkarahisar'a bağlı merkez kasabalardır).» Bu kavda göre Bavat.Afyon'un o zamanki dokuz kasabasının en başında anılmakladır. Ayrıca, Karahisar-ı Devle bir sancak (ser leşkerlik) iken bölgede on kadılık bulunuyordu.
Bu kadılardan birisi de Bayat'ta oturuyordu. Sancağa bağlı kadılıklar şunlardır : Karahisar, Şuhut, Karamuk, Çay, Barçınlı (Bayat), Oynaş (Yapıldak), Sincanlı, Çölabat (Haydarlı) kadılıkları. Aynı örgüt Osmanlılar döneminde de hep süregelmiştir.
Bayat' la İlgili bazı notlar
Bursa'nın alınması sırasında (1326) büyük bir Bayat' lı topluluğu Osmanlılara katıldıkları, Bursa alındıktan sonra da oralarda yerleştikleri,yakın zamana kadar söylenmekte idi.
İlk İçme suyu,Karahisarı Devletini Başkent yapan Germiyan beyi Süleyman şah (1361-1386)zamanında hala yıkıntıları duran gerizlerle yayladan  getirilmiştir.
Hac da iken Babası Fatih Sultan Mehmet' in vefatım duyan Şehzade Beyazıt 1481 yılında haç dönüşü Halep-Konya-Bolvadin-Bayat-Eskişehir yolundan İstanbul 'a giderek Padişah olmuştur.
Yavuz Sultan Selim Çaldıran savaşma giderken 14-Mayıs-1481 tarihinde Bayat' ta konaklamıştır.
Bayat 1630 yılında Barçınlu adı ile kaza imiş. O yıllarda Veziri Azam Serdarı Ekrem Hüsrev Paşa tarafından; Han, Hamam, Cami yaptırılmıştır. 1940 lı yıllarda Hüsrev Paşa Hanı Bayat' in ortasındaki parkın batı tarafında yıkıntı olarak duruyordu. Gene o yıllarda yapılan hamam yeni mahallede bir kişinin zilliyetin'de olarak durmaktadır. Çarşı Camii de o yıllarda yapılan camidir.
Müftülük stesinin olduğu yer ve hemen yanındaki.şimdi hayvan pazarı olarak kullanılan yer o zamanların mezarlığı imiş.bu mezarlığın bir kısınma ( şimdi müftülük stesinin olduğu yere) Kuran kursu binası yapılmış diğer tarananda temizlenmiş,yalnız orta yerindeki bir mezara dokunulmamış.Kitabesi şimdi Kilim atölyesi önünde muhafaza edilen bu mezar Sürra emini Behzadzade Mustafa Ağanın mezarı olduğu anlaşılmaktadır. Kitabe arap harfleriyle yazılmış aynen
şöyledir.
1-Hüvel Hallak-ul-baki
2-Kimse kamın alamaz rızk-ı emel-i dünyanın
3-Olamaz bağ-ı meramında çü ser-u azade.
4 Kahveci basışı olmuştu şeh-i zi-şan'ın
5-Çuhadar Ağalığa geldi bi-hasbel-ade,
6-Yani Mustafa Ağa zat-i mükerrem perver,
7-Şad ola ruhu müdam mertebe-i Ukbada.
8-Kaftan Ağası olup olmuş idi azim-i hac,
9-Bırağıp burda kuba-yı teni kaldı ba-sade
10-İkilik nakşini terk etti dedim tarihin.
11- Sadr-ı cennete safa ide Behzadzade
12-Bi-Hürmetil-Fatiha sene 1211 (1786)
4. Murat (1623-1640) Bağdat seferine giderken Bayat' ta konaklamıştır.
Katip Çelebi'nin Cihannüma adlı eserinde Afyon Karahisar'a bağlı kasabaların adlan şöyle sıralanmıştır.(1609-1698)
1-Barçunlu (Bayat)
2-Bolvadin
3-Çay
4-Çölabad (Haydarlı)
5-Sincanlı
6-Şuhut
7-Sandıklı
8-Karamık
9-Oynaş-(Kümbet-Yapıldak)
Bu yıllarda ,ayrıca Karahisarı Devleti bir sancak (Serleşkerlik)iken bölgede bugünkü mahkemelerin görevini yapan on kadılık bulunuyordu bu on kadıdan biride Bayat' ta oturuyordu.


Bugün 2 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol